Fars folklorunda, ilk Lale’nin, ünlü Romeo ve Juliet’i andıran bir masalda, delicesine âşık olan Ferhad ve Şirin’in kanlarından açmış olduğu söylenir.
Alt tabakadan bir taş kesici Ferhad, Prenses Şirin’i sevdi ve kalbini kazanmak istedi. Bir gün hizmetçisi, Prenses Şirin’i dağın yanındaki koruluğa götürüldü ve Şirin Ferhad’ı gördüğünde ve müziğini dinlediğinde O’na aşık oldu.
Babası, Şah tek kızının alt tabakadan bir kişiyi sevdiğini duyduğunda çok sinirlendi. Ferhad’ın bir görevi tamamlaması gerektiğine hükmetti: tepelerin ana kayalarından bir kanal kazmak. Ferhad gözünü kırpmadan alet edevatını alıp tepelere doğru yola çıktı. Yıllarca yorulmadan çalıştı ve büyük ilerleme kaydetti. Farhad’ın görevini neredeyse tamamladığı haberi Şah’a geldi. Şah bunun üzerine prensesin saraylılarından birini Farhad’a Şirin’in öldüğünü söylemesi için gönderdi. Bu haberi alan Ferhad acıya dayanamayarak kendi küreği ile canını aldı. Haberler Şirin’e ulaştığında Şirin beklemeden dağlara koştu. Sevdiğini o halde görünce dayanamayıp o da kendi canını aldı. Cansız bedenlerinin yan yana durduğu yerde, ikisinden akan her damla kan birleşip bir lale oluşturdu. Böylece aşkları sonsuza dek yaşadı.
Lale Anadolu’dan köken alan yüzyıllar boyu bahçelerin baş tacı olmuş bir çiçektir. Osmanlı İmparatorluğu’nun bir dönemi onun ismiyle anılmıştır, fakat Osmanlı’nın çökmesiyle Anadolu’ da unutulmuş, bir süre sonra Hollanda’da yeniden önem kazanmıştır. Eski dönemlerde Osmanlı’dan Hollanda’ya ilk hediye edilmiştir.